Ahnef b. Kays :
Tâbiînin büyüklerinden
olup, hilmi (yumuşaklığı) darb-ı mesel haline gelmiş, güvenilir bir hadîs
âlimi. İsmi Dahhak olup, Sahra da denmiştir. Künyesi; Ebû Bahr, lakabı
Ahnef’tir. Ayağı eğik veya ayaklarının arkası üzerine basarak yürümesinden
dolayı Ahnef denilmiştir. Bu lâkab ile de şöhret bulmuştur.
Babası Kays, Ebû Mâlik
künyesi ile tanınırdı. Cahiliyye devrinde Hâzin kabilesi tarafından öldürüldü.
Annesi bir rivâyete göre Amr bin Sa’lebe’nin kızıdır.
Basra’da doğdu. Meşhûr
olana göre 67 (m. 686) târihinde, Kûfe’de vefât etti. Kûfe sırtlarında Seviyye
denilen semtte, Ziyâd bin Ebih’in kabri yanında defn edilmiştir. Abdurrahman
bin Ukbe der ki: “Ahnef bin Kays’ın Kûfe’deki cenâzesinde bulundum. Kabre ben
de indim. Kabri düzelttiğim zaman, kabrin, gözün alabildiğine genişlediğini
gördüm. Bu durumu arkadaşlarıma
haber verdim. Fakat onlar,
benim gördüğümü göremediler. Peygamber efendimiz (s.a.v.) zamanında yaşadığı
halde mübârek yüzlerini görüp, gönüllere şifâ olan sözlerini işitip Sahâbîden
olamadı. Ahnef bin Kays hazretleri şöyle anlatırlar: Hz. Osman (r.a.) zamanında
Kâ’be-i muazzama’yı tavaf ediyordum. Aniden Leys kabilesinden birisi ile
karşılaştım. Benim elimden tuttu.
“Sana bir şey müjde vereyim
mi?” dedi. “Evet” dedim. Hani hatırlarsın, Resûlullah (s.a.v.) beni İslâma
çağırmak için senin kabilene göndermişti. Ben de, onlara İslâmı anlatıp,
davette bulunuyordum. O zaman, sen “En güzel, en iyi bir şeye, güzel huylara
çağırıyorsun, kötü huylardan uzaklaşıyorsun. Bunları hiç duymamıştım.” demiştin
ve müslüman olmuştun. Ahnef bin Kays hazretleri kabilesi arasında tutulan,
ilim, irfan sahibi, zekî bir kimse olduğu için, kendisi müslüman olunca
kabilesi de onun tavsiyesi üzerine müslümanlığı kabul ettiler. Bu zât, Ahnef
bin Kays hazretlerine anlattığı sözüne devam ederek “Bütün durumları, gidince
Resûlullah’a (s.a.v.) anlattım. Resûlullah senin için, “Allahım! Ahnef’i
bağışla.” buyurduğunu, bildirdi. Bunun üzerine Ahnef bin Kays hazretleri:
“Benim yanımda, âhiretim için Resûlullahın bu mübârek duâsından daha ümit
verici bir şey yoktur” dedi ve çok sevindi. Ahnef bin Kays hazretleri, halife
iken Hz. Ömer’i Medine’de ziyâret etti. Hz. Ömer ona karşı olan sevgi ve
muhabbetinden Medine’den bırakmadı. Kalmasını istedi. Bir sene Medine-i
münevvere’de kaldı. Sonra izin alıp, Basra’ya döndü. Hz. Ömer, Ebû Mûsâ
el-Eş’arî’ye yazdığı mektubunda buyurdu ki: “Ahnef bin Kays’ı kendine yakın
yap, işlerinde Ona da danış. Onun sözlerine kulak ver.” Ahnef bin Kays,
Horasan fetihlerinde de
bulundu. Az hadîs-i şerîf bildirdi. Hz. Ömer, Hz. Ali, Hz. Osman, Hz. Sa’d
İbn-i Mes’ûd, Ebû Zer ve başkalarından hadîs-i şerîf rivâyet etti. Ondan da
Hasan-ı Basrî, Ebul-Alâ bin Şehir, Talk bin Habîb bildirdiler. Ahnef bin Kays
(r.a.) buyurdular ki: “Ben şu hususlara çok dikkat ederim. Bunları, istifade
edeceklere söylerim. Başkasına değil. Birincisi: Beni aralarına almak
istemeyenlerin aralarına girmem, ikincisi, beni çağırmayan makam ve mevki
sahiplerinin kapısına gitmem, insanların muhtaç oldukları şeyi bana
bağışlamalarını uygun
görmem.”
“Size, sıkıntısı ve zorluğu
olmayan, övülecek bir şey söyleyeyim mi? Güzel ahlâk, çirkin ve beğenilmeyen
şeyi terk etmek. En kötü hastalık da; alçak ve düşük ahlâk, çirkin sözleri
söylemekdir.”
“Şerefli ve asîl kimse,
sözünde durur. Akıllı olan, yalan söylemez. Mü’min olan gıybet etmez.”
“Edeb ve fazîlet
sahiplerine göre: Babalar, çoluk çocuğuna, ölüler dirilere, sırf Allahü
teâlâ’nın rızası için, iyi ve yararlı şeyler hazırlamaktan daha üstün bir şey
bırakmamıştır.”
“Çok gülmek, heybeti; çok
şaka, vakar ve şahsiyeti giderir. İnsan ne ile beraberse, onunla bilinir.
Meselâ, çok güler ve şaka yaparsa, hafif olarak bilinir.”
“Bizim bulunduğumuz yerde
kadınlardan, yiyecek ve içecekler konuşmayınız. Çünkü, en kızdığım kimse, avret
yerlerinden, karnından ve midesinden bana anlatandır.”
“Kişinin, sevdiği yemeği
terk edebilmesi, ağırbaşlılık ve şahsiyet yüksekliğindendir.” Ahnef bin Kays’a
hilm’in ne olduğunu sordular. Cevap olarak
“Alçak gönüllü ve sabırlı
olmak” buyurdu. Şöyle konuşurdu:
“İnsan hilminden dolayı
kendisini beğenir. Ben de içimden aynı şeyleri hissederim. Ancak, ben
sabırlıyım.”
“Hilm bana insanlardan daha
çok yardımcıdır.”
“İdrar yolundan akıp gelen
insan, nasıl kibirli olur, şaşıyorum.”
“Aranızdaki düşük ve bayağı
kimselere ikrâm ediniz, onlara hediyede bulununuz. Çünkü onlar, sizi dünyâda ve
âhirette, utanacak duruma düşmekten ve ateşten alıkoymaktadırlar. İnsan,
utanılacak ve ateşe düşmeye sebeb olan şeyleri onlarda görerek, bunlardan
kendisini korur.”
“Bir sıkıntımı ve başıma
gelen bir musîbeti, gözleri görmiyen a’ma birisine şikâyet ettim. Bu durumu ona
sitem ettim. Bunun üzerine beni üç defa susturdu. Dedi ki:
“Ey Ahnef bin Kays! Basına
gelen musîbeti hiçbir kula şikâyet etme. Çünkü, şikâyet ettiğin kişi, bunu
söylemekle kendisini üzeceğin bir dost veya kendisini sevindireceğin bir
düşmanın olabilir.”
“Aslında ben halîm değilim.
Fakat halîm olmaya çalışıyorum.” Ona, sen artık çok yaşlandın. Oruç seni çok
zayıf düşürür, denildiğinde, “Ben onu uzun bir musîbet
için hazırlıyorum”
buyurmuştur.
“Allahım! Eğer beni
bağışlarsan. Sen buna zaten lâyıksın. Eğer azab edersen ben de buna zaten
lâyıkım.” Ona Ey Ahnef bin Kays! Sen çok yavaşsın denildi. Buyurdu ki: “Fakat
üç şeyde acele ediyorum. Namaz vakti geldiğinde, hemen vaktinde kılarım.
Cenâzem var ise, zamanında defn ederim. Kızımı
dengi isteyince, onunla
evlendiririm.”
“Kardeşlik çok ince bir
şeydir. Onu korumazsan zarar gelebilir. Daima kızgınlığın zamanında kendine
sahib olarak onu koru ki, sana haksızlık eden gelip, senden özür dilesin. Olan
ile yetin. Fazlasını arama. Arkadaşının kusuruna bakma.”
“Hz. Muâviye (r.a.) Ahnef
bin Kays’ı (r.a.) yanına çağırdı. Gelince “Ey Ebül-Bahr! Çocuklar hakkında ne
dersin? diye sordu. Ahnef bin Kays hazretleri “Onlar gönlümüzün meyveleridir.
Onlara her türlü şefkat ve kolaylığı gösteriniz. Onların sevgi dolu
hareketlerinden memnun ol. Onlara bir şeyi zorlaştırma.
Bu yüzden onları
hayatlarından bezdirip, usandırma.” buyurdu.
“Şu üç hususa tahammül
etmek, kardeşlik haklarındandır. Kızdığında, azarlandığında, dil
sürçmelerinde.”
Kaynaklar:
--------------------
1) Vefeyât-ül-a’yan cild-2,
sh-249
2) Tabakât-ı İbn-i Sa’d
cild-2, sh-93
3) Tehzîb-üt-tehzîb cild-1,
sh-l91
4) Metâli-ün-Nücûm cild-2,
sh-150